parıldayan yeni alınmış memur arabalarından yükselen ses veyahut eve ilk kez alınmış bir televizyon sevinci,
işte orda duran
kapıyı çarpıp gitmelerin ötesinde,gözlerine kadar gelip, geri dönen gözyaşları
eşliğinde yenen bir akşam yemeği
işte orda duran.
işte orda duruyor bütün sevişmelerimiz,hayata dair bütün hakikatlar
sırtına inen bir cop,kafana atılan bir taş,kimvurduya isabet eden bedenin
müebbet yerine dibine kadar özgürlük kasten adam öldürmeden değil ama alanen kalp kırmaktan mahküm her birimiz.
işte orda duran
bir bozuk para iki yüzü sen
işte orda duran bir gazoz kapağı
orda duran anılar,albümler vesaire
duran zaman.
sevgininde,hoşgörününde adam satmanında toprağı buralardır.
doğum günlerinin neden kutlandığının sorulduğu hatta kutlamaların abes olduğu topraklar.
kanatlarını güneşe vermiş sırtlarını ıstırken kelebekler
ve birileri hayata gözlerini yumarken
aynaya bak göreceksin işte sensin orada çaresizce duran.
olmayan masal memleketlerinden çıkıp gelir kara trenler
son bir kez daha duyulsun diye tren sesi çuf çuf
daha hızlı sürerdi sanki makinist yada biz gerçekten çocuktuk
ceplerimde tomar tomar sana biriktirdiğim ocak ayları
belki bir yılbaşı sabahı kahvaltı portakal suyu
ellerimde deste deste şubatlar
upuzun gecelerde kouşmak için
gönlümde parçalı bulutlu martlar sana
ıslak ıslak aşık olmak için
bir buruk nisan ayı doğum günü sana
beraber kutlamak için
düzinelerce mayıs ayı sana
baharı tatman için
istemediğin kadar haziran ayı sana
yıldız toplaman için
dilediğin kadar temmuz ayı sana
yıldızları denize atman için
istediğin kadar ağustos
ateş böceklerini görmen için
eylül,ekim,kasım ayları sana
yokluğumda güz yaşların için

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder