1 Ekim 2013 Salı

Büyücüler,alimler ve bakire hemşire

soğuklar başladı.kapat pencerenı ve sar gökkuşağından atkını boynuna sıkıca.
sular buz tutunca,catıdan buzlar sarkınca gir röntgen odasına usulca.
kondur dudaklarına dağ gibi gülümsemeni ve beyaz bir fokun kafasını parçalar gibi dikil karşıma.
parmak kemiklerimi iyice kırki yazmayayım bir daha.taş yonttum duvara resim çizdim.yüzündeki ter bacaklarındaki kan bu ses bu yaşlar
evet evet hasta ruhlu bir hemşirenin bakire ruhunda piştim.
yüzerken zaman denizinde kollarımda güç kalmadı sen en iyisimi sök kalbimide açılmayayım denizlere bir daha.
avını koklayıp yolunu bulmuşssun aç kalıp kendini bulmuşsun.
karşıma dikilmis vahşi bir hayvansın şimdi.etlerimi koparıp dislerini yalamaya kemiklerimi semirmeye hazırsın.
ya aç kalacaksın yada boynuma saldıracksın.ölmek zorunda olmasam şu an karşında olurmuydum sanıyorsun.sen koklasanda koklamasanda benim ölmek için yaratılmış olmamın üzerinden çok geçmedi.
kara kara gözlerimle yırtarım her cesaret ilmeğini.büyücülere ve alimlere çıraklı ederim.kutsanmış şeyler üzerine yemin ederim.her birinin üstüne tek tek.
dolandığın bu yol soğuk ve gökyüzü artık kayıp.tibete gidip öküz olarak dönsende insanlar öküzlüğüne tek kelam etmezler.kancaya takılıp kıvranan balıklar aşkına buda ne böyle
kapitalist ruhların işkencesi devam ederken yeşerir isyan çiçekleri.her mevsimin çiçeğidir.çiçek olmak kolaydır.
evde de olsan istede olsan hep ters giden birşeyler olduğunu düşündüğünü artık saklayamayacağını biliyorsun.paslandı korkuluklarım yosun tuttu taşlar.gökkuşağına hasret kaldı insanlar.üzerinden epey bi zaman gectikten sonraydı .daha beyazdı insanlar .işte o zamanlarda çıkıp gelmis büyücü böyle yazıyor dededen kalma elyazması kitapta.
kemiklerim çürürken toprağın altında yukardan gelen sesleri duyuyorum hiç ölmeyecek gibi yaşayan insanların ayak sesleri kulağımı tırmalayan. kabusların yol haritası ruhumda saklı duran.
yere düşünce kırılmayacak ince ince işlenmiş bir avize aydınlığı olmayan.küçük bir kıvılcım parçası yatağımı her gece tutuşturan.düşüncelerim felç geçirmiş bir çocuk ağzını açamayan.

gözünü yukarı dikip bakarken neler düşünürsün sen?
uzayın karanlığında neler oluyor?
git gidebildiğin kadar yinede kaçamazsın.uçarken kelebeğin kanatlarında kendinden uzak biryerlere doğru kendine yaklaştığını görecek üzüleceksin.ellerinden çekip giderken hayatın sen sadece kalbini durdurup yardım edeceksin.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder