2 Kasım 2013 Cumartesi

120 dakikalık makyaj

Yerimden doğrulmama yardım et.Çakıl taşlarını kırarak ve herkesle paylaşarak karnımı doyurmama.Bu elbisenin bir düğümünü,şu kağıt parçasını,şu günahımı hiç olmazsa.Damgalı sandıklarda küflenmiş bir hayatın tam ortasında salık verirken padişahlar yeni filizlerin yeşermesine,fırsat tanmayacağını bile bile ellerimden uçup gitmesine senden kalan son şeyin,nerde ve nasıl saklanabileceğini bile bilmezken yetim umutlarla koşup ormanın içinde kayboldum.

Şimdi durduğum yerden görebilirim uçsuz bucaksız ovaları hatta karlı dağları,şah damarın kadar yakınlaşmış ölüm,Yaşam denen sihir benden uzaklaşıyordu.Uzaktan merhaba diyen biri kadar yabancı ve benimle uzaktan yakından zerre kadar alakası olmayan bir kaçış.Uzun yaşın,ahiri ölüm bütün hayat faaliyetlerin.
Bak soluyor işte yüzüm 120 dakikalık bir makyaj maratonu çoktan başladı.Karlar nasılda lapa lapa yağıyor saçlarıma bugün
Taş kadar sert kalbim aynılığın balkonunda.Kan ayağıma şıçradı işte,Artık bunca yıldır yürüdüğüm yollardan hızlıca geri dönme vaktim geldi.Küçülmeliyim,Ta ki en baştaki halime ama sadece  kirli olarak.Daha utanmaz olarak.Ağzımı bıçak açmıyorsa,terlemiş kuşlar uçuyorsa başımın üstünde sessizlik denen dayanılmaz işkence başlamış demektir.İnsanın gözleri geriye  doğru bakarken ne görür?
o son damla gözyaşı neyi alıp götürür veya neyi getirir yatağına?
İnsanın göğsüne bir bardak su neden konur?
Neden aynalar ağızlara tutulur?

Elektrokardriyogramda düz bir çizgiyim şimdi ben senin için.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder